Bu yıl on üçüncü kez TÜREK – Türkiye Rüzgâr Enerjisi Birliği tarafından düzenlenen Türkiye Rüzgâr Enerjisi Kongresi, en son teknolojik gelişmeleri, yenilikçi stratejileri ve gelecek projeksiyonlarını tartışmak için mükemmel bir fırsat sunmak üzere başladı. 5-6 Kasım 2024 tarihlerindeki kongreye, İstanbul Hilton Bomonti Hotel ev sahipliği yaptı. Sektörün önde gelen uzmanları ve kanaat önderleri tarafından yönetilen oturumlara katılan, fuarda “Chi Ci Talks Short” çalışması yapan Bilişim, Telekomünikasyon ve Enerji Sözleşmeleri uzmanı adli bilirkişi ve Enerji Gazetesi kıdemli editör yazarı Çiğdem Yorgancıoğlu, World Türk TV ve enerji gazeteciliği ile ilgili çeşitli açıklamalarında şu ifadelere yer verdi.
Girişimciler, geliştiriciler, sektör ve hükümet paydaşları, akademik kurumlar ve profesyonel akademisyenler; enerji sektörü çok kapsamlı ve çok disiplinli bir yaklaşım gerektirir. İşin içinde regülasyonlar da var. Enerji sektörü demek, altyapı, tesis, insan, iş ve çevre güvenliği demektir; bu da önemli bir unsurdur. Rüzgar, sadece yenilenebilir enerji değil, kritik bir altyapı yatırımıdır. Doğru açılarla konumlandırılmış akıllı kameralar ile uzaktan izleme ve hızlı müdahale gerektiren bir yönetim operasyon ihtiyacı doğar. Neticede, sektörün zorlukları, fırsatları ve avantajları konuşuluyor, ancak farkındalıkların da artması gerekli. Güvenli şekilde rüzgar projesi geliştirmek, dağıtımını ölçeklendirmek ve hızlandırmak son derece önemli. Bu konuda benim öngörülerim, Chi Lange Challenge CLC 360 tabanlı bir CRM (Crew Resource Management) yaklaşımının sektörün sürdürülebilirliğini, güvenliğini ve mukavemetini geliştirebileceği yönünde.
Yenilenebilir enerjiye yatırımı harekete geçirmeyi amaçlayan projelere dair haberleri giderek daha fazla duyuyoruz. Bakım esnasında hizmet ve verim kaybını önlemeye yönelik tedbirleri alan yeni nesil teknolojiler de daha gelişecek. Yerel ve bölgesel anlamda ince işçilikle beraber küresel çapta, bütüncül yaklaşımla değerlendirmek gerekiyor. Afrika mesela, yenilenebilir enerji alanında bambaşka bir olgu. Güneş ışınlarının dik açıyla yeryüzüne ulaştığı bir coğrafya. Güneş de büyüyecek, rüzgar da. Dünya Bankası Grubu’nun özel sektör kolu IFC çalışmalarından birinde kıta Afrika’nın yılda yaklaşık 180.000 Terawatt saat (TWh) kara rüzgar potansiyeline sahip olduğuna işaret ediyor. Bu demektir ki, kıtanın elektrik talebini 250 kat fazla karşılamaya yeter; yani müthiş bir potansiyel. Sahra Altı Afrika’da yaşayan milyonlarca insanın elektriğe erişiminin mümkün olmadığını da bu meyanda hatırlamalıyız. Sektör büyüyecek; önemli olan, paylaşımların adil, sürdürülebilir, insanlığın yararına ve geliştirici olması.
Yeni bin yılın başlarında Afrika’da birçok rüzgar çiftliği kurulmuş vaziyetteydi. Bu çiftliklerden birinin kuruluşundan bir yıl sonra Dünya turu projemin önemli ayaklarından birinde Güney Afrika’da idim. Benzer şekilde, Kenya’da doğum günümü safariyle Masai Mara’da kutladıktan bir yıl sonra ülkede rüzgar çiftlikleri kuruldu. Mısır ve Fas hepsi gittiğim coğrafyalar. Afrika’da güneş ve rüzgar konusunda çok hızlı atılımlar var ve daha da hızlanacak. Afrika’da bir enerji kongresine davet edildim, ancak çeşitli gerekçelerle katılamayacağım. İstanbul’da geçtiğimiz ay Afrika konulu bir enerji konferansı yapıldı ve bu ay içinde yine Afrika zirvesi İstanbul’da olacak. Afrika’yı da çok konuşacağız. Bu arada, Afrika’da rüzgar çiftliklerini konuşurken bir yandan gözümüz kulağımız ABD’nin sancak eyaletleri Nevada ya da Arizona’da; belki de çiftçilerin oylarının nereye yöneleceğinde olacak. Bugün ABD için büyük bir gün; 2024 Başkanlık seçimlerine odaklanmış durumdayız. Dünya enerji otoriteleri, iki liderin yaklaşımlarındaki farklılığı tartışıyor. Trump, Paris İklim Anlaşması’ndan çıkmıştı, malum. Kim kazanırsa kazansın, Trump’ı daha çok konuşacağız gibi görünüyor.
Bir risk uzmanı olarak, rüzgar tribün bakımlarına dair hasarsız bakım, çevre etkileri ve canlılara etkiler gibi konuların yanı sıra, yine üzerinde çalıştığım denizcilik ve havacılık alanlarına özgü birçok alana değinilmesi gerektiğini düşünüyorum. Konu, çok katmanlı bir şekilde ele alınmalı.
Risk ve güvenlik alanları, çok disiplinli bir yaklaşım gerektiren ve boşluğa izin vermeyen bir alandır. Titiz bir yaklaşım sergilenmeli ve geleceğin teknolojilerine entegrasyonun önemi göz önünde bulundurulmalıdır. En ufak bir sensör arızası veya kalibrasyon sapması, büyük hasar, kaza ve sorunlara yol açabileceği unutulmamalıdır. Küresel rüzgar endüstrisi, 2023’te rüzgarı arkasına alarak büyük bir rekora imza atmış ve raporlara göre 117 GW yeni kapasite kurmuştur. Yani, rüzgar enerjisi, tüm zamanların en iyi performansını sergileyerek büyümeye devam ediyor. Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi’nin bu yılki Küresel Rüzgar Raporu, 2030’a kadar yenilenebilir enerjiyi üç katına çıkarma hedefinin, COP 28 kabulündeki artan siyasi hırs ile yönlendirilen hızlandırılmış büyümeye girdiğini vurgulamaktadır.
Rüzgar enerjisi, Türkiye’nin enerji portföyündeki rolüyle de benzer şekilde büyüyecek; rüzgar enerjisi santrallerinin sayısı ve verimliliği artacak. Sektör paydaşları, teknolojinin hızla geliştiğini, biz geri dönüşünü alana kadar yeni teknolojilere geçildiğini belirtiyor. Ayrıca, finansman kaynaklarını artırmak ve maliyetleri düşürmek üzere yeni nesil teknolojilerin ne getireceğini görmek önemli olacak. Mevzuatta da sektörü ilerletecek değişikliklerin yapılması gerektiği dile getirilen beklentiler arasında.
Kongre ve fuar, güzel hazırlanmış ve verimli geçiyor. Katılımcı ve konuşmalar, lojistik mühendislik ve iş güvenliği alanlarının da eklenmesi son derece olumlu bir yaklaşım. Sektörün zorluklarına dair pek çok tespit ve öngörü duyulmakta ve bu konular önemseniyor. Tüm konuşmacı ve katılımcılara başarılar dilerim.
Çiğdem Yorgancıoğlu, Türkiye Haber Portali‘na rüzgar enerjisi ve sektör geneline dair şunları söyledi:
Rüzgar enerjisi, son yıllarda özellikle havacılık ve denizcilik sektörlerinde popülerlik kazanan yenilenebilir bir enerji kaynağıdır. MIM CHI 360 – CLC360 ENERGY – RÜZGÂR programı, bu endüstrilerde rüzgar enerjisinin kullanılmasının faydalarını, karbon emisyonlarını azaltmaya ve daha sürdürülebilir bir gelecek yaratmaya nasıl etik ve güvenli bir şekilde katkıda bulunabileceğimizi anlatmayı amaçlayan eğitim formasyon programıdır.
Çiğdem Yorgancıoğlu’nun Türkiye Haber Portali‘ne yaptığı açıklamalar, rüzgar enerjisinin çevre dostu bir alternatif olduğunu vurguluyor. Fosil yakıtlar yakıldığında sera gazları üretirken, rüzgar enerjisi karbon emisyonu üretmez ve bu nedenle çevre üzerinde daha az etki yapar. Havacılık endüstrisi açısından, rüzgar enerjisi küçük uçaklar ve dronlar için enerji sağlayabilir. Bu, karbon ayak izlerini azaltarak iklim değişikliğiyle mücadeleye katkı sunabilir.
Ancak, modern rüzgar türbinleri, 250 metreye kadar yükselebilen yapılarıyla alçaktan uçan uçaklar için tehlike oluşturabilir. Özellikle küçük havaalanlarının yakınlarında, türbinler fiziksel engeller yaratabilir. Bu tür durumlarda, uçuş prosedürlerinin güvenliğini sağlamak için engel sınırlama yüzeylerinin ve uçuş koridorlarının değerlendirilmesi gerekir. Ayrıca, rüzgar türbinlerinin dönen kanatları türbülanslar yaratabilir, bu da hafif uçaklar için tehlike oluşturabilir.
Ancak bu sorunlar çözülmesi mümkün olan zorluklardır. Rüzgar türbini konumlandırmanın önemi büyüktür çünkü yanlış yerleştirme, ciddi maliyetlere yol açabilir. Airsight gibi şirketler, rüzgar çiftliklerinin havacılık güvenliği ve rüzgar türbini kaynaklı türbülanslar ile ilgili çalışmalar yaparak, hızla büyüyen rüzgar enerjisi endüstrisinin sorunlarını çözmeye yönelik çözümler üretmektedir.
Denizcilik sektöründe ise, rüzgar enerjisi gemiler ve tekneler için enerji sağlayarak, fosil yakıtlara bağımlılığı azaltabilir. Bu, işletme maliyetlerini düşürürken, aynı zamanda sürdürülebilir ve çevre dostu bir denizcilik sektörüne katkı sağlar.
Sonuç olarak, rüzgar enerjisi, hem havacılık hem de denizcilik sektörlerinde temiz ve yenilenebilir enerji kaynağı olarak devrim yaratma potansiyeline sahiptir ve çevre üzerindeki olumlu etkilerini artırmaya devam etmektedir.