Türkiye Haber Portalı Logo 2
Masaüstü Reklam
Kadın Sağlığı Ve Mutluluk Doç. Dr. Pınar Yalçın Bahat Anlatıyor

Kadın Sağlığı ve Mutluluk: Doç. Dr. Pınar Yalçın Bahat Anlatıyor

Mutluluğun İzindeki Sohbetler Serimiz, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özel, Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Doç. Dr. Pınar Yalçın Bahat ile devam ediyor.

Kendisi özellikle kadın sağlığı konusunda bütünsel bakış açısının önemini vurgulayan bir hekim. Bu doğrultuda uzun yıllardır hem kendi alanında hem halk sağlığı alanında çalışmaya devam ediyor. Konu kadın sağlığı konusu olunca ona soracağımız çok soru var çünkü mutluluğumuz da haliyle sağlığımızla yakından ilişkili. Ben öncelikle kendisine hoş geldiniz diyorum ve şöyle başlamak istiyorum mutluluk sağlıkta mıdır?

Doç. dr. pınar yalçın bahat, Özge zeki mutluluğun İzindeki sohbetler (4)

Öncelikle nazik davetiniz için çok teşekkür ederim. Mutluluk sağlıktır, tabii sadece tek başına değil ama çok önemli faydalarından bir tanesi. Sağlık, mutluluk hepsi aslında aynı iç içe geçmiş kavramlar, biri olmadan diğeri olmuyor. Bunun için de biz kadınların daha ilk çocukluktan son adımımıza kadar yapacağımız çok şey var.

Evet, isterseniz öyle bir akış da izleyebiliriz, genç kızlıktan başlıyor tetkiklerimiz ve tabii yaşadıklarımızla da şekilleniyor…

Tabii ki memnuniyetle. Ben bir kadın doğum hekimiyim ama biz bir kadın doğum hekimine gitmeyi bile hep öteleriz nedense. Hep evlendikten sonra ya da evlenmeye ramak kala gidilecek bir hekim olarak görüyoruz, genç kızlarımızı hiçbir zaman götürmüyoruz. Öyle olunca da tabii bazı sorunlar yaşanabiliyor. Aslında bir genç kızın adet olur olmaz bir kadın doğum hekimine gitmesi gerekiyor ama bazen bunu da beklememek gerekiyor. Bu kısım çok önemli mesela 11 yaşlarında bir genç kızımız hala adet görmediyse bir problem mi var diye onu mutlaka bir hekime götürmeliyiz. Belki hormonlarında bir bozukluk olabilir. Şu an dışarıdan sağlığımızı bozucu çok etken var, gençlerimizi de aynı şekilde etkiliyor. Bir de şu konu var, adet sancısı. Hatta hep motto olarak söylüyorum, adet sancısı adetten değildir, bir kadın tuvalete gittiğinde adet olduğunu öğrenmeli, ağrıyla değil! Tabii ki az çok anlarız, ufak değişiklikler olabilir ama her ay hastanelik oluyorsanız da bir anormallik vardır. Burada bunların hiçbirinin olmaması gerekir.

Doç. dr. pınar yalçın bahat, Özge zeki mutluluğun İzindeki sohbetler (2)

Peki, bu gibi şikayetlerle gelen bir hastada nasıl bir yol izlenmeli?

Bu tür bir sorunda onun kök nedenini bulmalıyız çünkü bu ağrıya başka bir durum sebep olabilir. Adet sancısıyla bir genç kız geldiğinde bir kere mutlaka muayenesini yapıyorum ama öyküyü aldığımızda çok şey çıkıyor. Mesela en büyük sebeplerin biri susuzluk oluyor, genel olarak su içmiyoruz. Oysa bu çok önemli. Düşünün susuz kaldığınızda ne olur, ‘kolumda, bacağımda küçük kramplar hissettim’ dersiniz işte rahimde de aynısı oluyor, rahiminiz de kasılıyor ve çok daha kuvvetli bir sancı hissediyorsunuz. Tükettiğiniz besinler de önemli. Burada en başta giderek kullanımı ülkemizde de artan kahve geliyor. Kahve çok ciddi bir uyarıcıdır ama aynı zamanda çok ciddi tüketiminde ağrıyı artırıcı etkisi de vardır. O nedenle çok dikkatli olmak gerekiyor. Bunlara dikkat edilmesini istiyorum. Adetten hemen önceki dönemde beslenmenizi biraz değiştirdiğinizde, hayvansal gıdayı azaltıp süt ürünlerini çıkarttığınızda bile yüzde 50’ye varan oranda o kişinin adet sancısı zaten düzeliyor. Ancak bazen altından bir endometriyozis-çikolata kisti hastalığı da çıkabiliyor. Bu hastalık şu açıdan çok önemli, erken tanısı çok önemli çünkü hastalığı biz adı kist olarak geçen evrede yakaladığımız zaman Evre 3 oluyorsunuz yani son evreye bir basamak kalmış oluyor ve buradan çevirmek çok daha zorlayıcı olabiliyor. Ama direkt siz bir ilk adet sancını başvurduğunuzda biz bundan şüphelenip tedavinize başlıyorsak çok kısa sürede 1-2 ay gibi çok kısa bir sürede tamamen bu hastalığınızı tedavi edebiliyoruz.

Doç. dr. pınar yalçın bahat, Özge zeki mutluluğun İzindeki sohbetler (1)

Bu konuda da çok fazla çalışmanız var. Bu hastalığın yaygınlığı konusunda çok çarpıcı rakamlar var, değil mi?

Ülkemizde aslında tüm dünyada her 10 kadından birinde diyoruz ki, düşünün bizim ülkemizde yaklaşık 2,5 milyon kadının endometriozisli olduğunu düşünüyoruz. Ama tüm dünyayla yine benzer şekilde 8 yıla varan oranlarla tanı konulamıyor çünkü dediğim gibi tüm dünyada da adet sancısı normalleştiriliyor. Erken dönem tanı koymak çok zor ve en önemlisi kesin bir tedavi yöntemi yok. O yüzden ne kadar erken dönemde sizi yakalarsak işte beslenmenizi değiştiriyoruz, bazı ek takviyeler öneriyoruz, bazı hormon tedavilerine başlayıp işte bazen en çok kullandığımız nöral terapiyi, akupunkturu, ozon terapi gibi ek tamamlayıcı yöntemleri de bunun içine katıyoruz.

Bir röportajınızda aslında endometriyozis şikayetiyle gelen bir hastada tiroid problemi çıktığını söylüyorsunuz. Altında başla sebepler de olabiliyor…

Biraz önce konuştuğumuz gibi orada bir kök neden var. Ana kök nedenlerden bir tanesinin de enflamasyon ve östrojen dominansı olduğu biliniyor. Enflamasyon ve östrojen dominansı sizin evet, rahminizi ve yumurtalıklarınızı etkiliyor ama bunun dışında en çok bu kişilerde ne oluyor Beyin Sisi. Sabah kalktığınızda bir kafa bulanıklığı oluyor, tam odaklanamıyorsunuz. Tiroidi tutabiliyor, tiroid yavaş çalışıyor, çeşitli nodüller çıkabiliyor. Her iki memenizde basit kistler oluşabiliyor. Bağırsaklarda dışkılamada problemler olabiliyor. İrritable Bağırsak Sendromu dediğimiz işte SIBO tanısını artık herkes çok rahat bir şekilde alıyor ya da huzursuz bacak gibi şikayetleriniz olabiliyor. Bu gibi şikayetler olduğunda aslında bunların hepsi aynı kök nedenden geliyor ve biz birini tedavi ederken aslında bunların hepsinin tedavisine de başlamış oluyoruz.

Doç. dr. pınar yalçın bahat, Özge zeki mutluluğun İzindeki sohbetler (3)

Evet, aslında Pınar Hn. bir uzmana gittiğimizde alanı neyse o konunun uzmanına gitmeye çalışıyoruz fakat aslında sorunların hepsi birbirine bağlı. Dediğiniz gibi öncesinde uzmanlar bir araya gelip belki hastayı değerlendirebiliyordu, şimdi öyle de olamıyor. Kadın sağlığı söz konusu olduğunda hormonlar da tabii çok devreye giriyor. Bu konuyu açabilir misiniz? Nasıl takip etmeliyiz hormonlarımızı?

Evet, muayene süreleri çok kısa, o yüzden kısa sürede hastayı dinleyebilmek bile çok zor oluyor. Bu sebeple de hasta her seferinde tam sonuca ulaşamadan var olanın bazen çoğu zaman üstü kapatılarak ayrılabiliyor. Evet, bir kadın olarak birincisi adet düzensizliğim arada oluyor mu bunu takip etmeliyiz yani adet düzensizliği derken de bir kadın 25 günle 35-40 güne varan aralarda regl olabilir. Biz hep 30 günde bir ya da 28 günde bir olacağım gibi düşünüyoruz. Hayır, bazen geç ovulasyon dediğimiz geç yumurtlama ya da erken yumurtlama mümkün, sizin rutininiz bu şekilde olabilir ama baktınız bir haftayı aşacak şekilde rutinin dışına çıkıyorsunuz, kanamalarınız uzuyor, çok uzayan lekelenmeleriniz oluyor işte bu zaman artık bir kadın doğum hekimine gitmek gerekiyor. Belki de en önemlisi aslında yıllık kontrol, bir sorun olmadan gitmek gerekiyor. Biz hep o koruyucu hekimlik kısmına atlıyoruz. Yani bir sorun olunca gitmeliyim gibi bir mesaj da vermeyelim. Evet, yıllık mutlaka gideceğiz ama lekelenmelerimiz, ağrılarımız, anormal kanamalarımız olursa hemen gitmeliyiz. Ya da bunların hiçbiri olmadı, siz bir dahiliye kontrolüne gittiniz ve tiroidlerinizde bir problem çıktı. Tiroid hormon sağlığında Hipofizimizle birlikte yani en tepeden hepsi birbiriyle ortak çalışır. Yani tiroid bozulduğunda kişinin mutlaka uzun vadede adet düzeni de bozulacaktır çünkü bunların hepsi bir arada çalışıyorlar, hepsi birbirine bağlı bir şekilde. Ya da biraz önce konuştuğumuz konu böbreküstü bezimiz. Biz stresteysek buradan salgılanan kortizol stres hormonumuz çok yükselecektir. En basitinden vücudun verdiği bir cevap çünkü bizim aslında her ay hormonlarımız belli düzende salgılanıyor ve biz her ay üremeye çalışıyoruz. Biz stres altındaysak vücudumuz savaş-kaç modunda görüyor kendini ve ‘ben üremeyeceğim’ deyip kendisini kapatıyor. O yüzden evet, olabildiğince stresimizi yönetmemiz, stresimizin çok yüksek olduğu dönemde o dalgalanmaları görmemiz aslında çok basit. Yine benzer şekilde kadınları konuşuyoruz ama erkeklerde de testosteron düzeyleri böyle dalgalanabiliyor. Ya da biraz önce konuştuğumuz östrojen dominansı erkeklerde de oluyor. Burada bizim için iyi olan östrojenden, vücudumuzun ürettiği östrojenden bahsetmiyoruz. Dışarıdan deyince herkes hap olarak düşünüyor. Evet, doğum kontrol hapı ya da menopozdaysak dışarıdan aldığımız takviyeler de etkiliyor ama yaptığımız makyajdaki malzemeler, yediğimiz, içtiğimiz, kullandığımız şampuanlardaki kötü içeriklerin tamamı vücutta bizim Zenoöstrojenler dediğimiz zararlı östrojenlere dönüşüyor ve bizim gerçek östrojenimiz bir yerden sonra çalışamıyor. İşte o zaman bunları uzaklaştırmamız gerek. Mesela işte hormon tedavisi alan kadınların bir kısmının en büyük korkusu nedir kanser, burada aslında kanserleşmeyi zenoöstrojenler yapıyor. O yüzden bunları vücuttan uzaklaştırdığımızda aslında her türlü problemden uzaklaşmış oluyoruz.

Röportajın tamamını Youtube’dan takip edebilirsiniz.


Turhapo Logo 2
Türkiye Haber Portalı Logo 2
Türkiye News Portal Logo